Bu Geminin Kaptanı

5 Şubat 2011 Cumartesi

ÇAĞDAŞLIK ÜSTÜNE BAĞDAŞ KURMAK

         Ekonomi, yaşam standartları gibi uzayıp giden olguların ülkemizde ‘’insani normlara’’ ulaşmamasından olsa gerek ki, Nurullah Ataç gibi birçok Türk Aydın’ı görünenler üzerinden gitmiş ve yüzünü Batı’ya dönmüştür.Kendi sosyo-antropolojik kimliğini inkar eden ve bu kültür erozyonunu insan evriminin bir parçası sayan Nurullah Ataç gibi şahıslar Türk Topluluğu’nun genelini oluştursa bizden geriye kalan ne olacaktır(!) ? 
     Narsislerin kin kustuğu, kendi kültürünün muhafaza edilmeye layık bir yanı olmadığını savunan N.Ataç gibi ‘düşünenler’  aşağılık duygusunu da aşmış kimselerdir İsmet Özel’e göre…
    Yeni Çağ’da hızla bilim, ilim, kültür-sanata el atan hatta hükmeden Avrupa’nın Orta Çağ’ı kötüleme taktiğinin bazı kesimlerde tuttuğu görülmüştür. Okumayan, okusa da sorgulamayan bir millette, Hezarfen Ahmet Çelebi’yi bile Okan Bayülgen’den öğrenen,The O.C’nin bölümlerini kaçırmayan,hamburger yiyip Starbucks’ta mochasını içen,onların ilmini (henüz) alamayan,ancak (olmayan) irfanını alabilen Türk toplumuna bakıldığında öyle anlaşılıyor ki ‘oportünist’lerin ve bunların dibine kök salan pragmatist toplulukların politikası tutturulmuştur.
    İsmet Özel bu duruma aşağılık duygusu tabiriyle yaklaşıyor.’’Misal; Tanpınar hem Osmanlı hem Doğu kültürünün inceliklerine vakıftır lakin tercihini Batı lehine yapmıştır. Ancak kendi kültürünün kökten reddine de karşıdır. Bu arada kalmışlık onun aşağılık duygusuna duçar olmasına sebep olmuştur. Meselesi ‘Batı kafa yapısına ne yapmalı da bizim de insan olduğumuzu kabul ettirmeli?’dir.Ancak arkadaşı Ataç bu kadar şanslı olamamış,aşağılık duygusunu da aşıp,kendi kültürünü de hiçe saymıştır.’’*
    Ve yine diyor ki  İsmet Özel ‘’Hem biz Batı olduk hem de Batı bize geldi.’’Yani o aşağılık duygusu günümüzde ya ortadan kalkıyor ya da kalktı.*
    Doğu-Batı’ya geldiğimizde ise Batı’da (İsveç, İsviçre, Avusturya’da vs.) intihar kulüpleri kurulurken, Doğu’da (Şam,Halep’te vs.) insanlar bunu aklından bile geçirmiyor –inançlarının verdiği ‘şuur’la da olsa-. Yani irfan olarak bakıldığında durum tersine dönüveriyor.
   ’Güneş gibi’ bizim de Doğu’dan doğduğumuz* düşünülürse, Doğu’nun kalkınması, gelişmesi herkes için önem arz etmektedir. Ancak tam bu devrede araya totaliter rejimler, manipülatörler girmektedir.*Kimsenin de buna engel olamadığı yadsınamaz bir gerçektir. Bizim Aydın’ımızınsa ilk ezberden gitmesi bu sebeplerdendir. Ancak şu bilinmelidir ki Batı’nın bir musibet olduğu sadece Asya-Afrika insanları tarafından değil, kendi insanları tarafından da kabul görmüştür. Rousseau’nun şehir hayatını yerin dibine batırma gayreti malumdur. Veyahut Charlie Chaplin’in ;
 “İnsan olmanın gereği diğer insanlara yardım etmektir. Burada kimseden nefret etmek istemiyoruz. Burası zengin fakir herkes için. Fakat biz yolumuzu kaybettik. Makineleşmeyle geliştirdiğimiz hızın içine sıkışıp kaldık.

Bereket bizi terk etti.

Bilgimiz bizi alaycı kıldı.

Aklımız ise anlaşılmaz ve kaba.

Çok düşünüp az hissettik.

Teknolojiden çok insanlığa zekadan çok nezakete ihtiyacımız yok mu?

Beni duyma olanağı bulanlara diyorum ki: Umutsuzluğa düşmeyin! Üstümüze çöken bela, vahşi bir iştahın ve insanlığın gelişmesinden korkanların duydukları acıların bir

sonucudur sadece.

İnsanlığın kini geçecek diktatörler yok olup gidecektir.

Halktan zorla aldıkları iktidar yine halkın eline geçecektir.

Ve insanlar ölmeyi bildikleri sürece, özgürlük yok olmayacaktır.

Askerler, bu vahşi adamlara adamayın kendinizi... Sizi hor görüyor, size köle gözüyle bakıyor, hayatınızla oynuyorlar. Davranışlarınıza, düşüncelerinize

duygularınıza hükmetmeye kalkıyorlar. Sizi hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp, aç bırakıp topun ağzına sürüyorlar. Doğaya aykırı olan bu adamlara

teslim etmeyin kendinizi...

Bu makine gibi duygusuz, makineleşmiş adamlara!

Sizler birer hayvan değilsiniz!

Yüreğinizde insan sevgisi taşıyorsunuz!

Nefrete kapılmayın. Ancak sevilmeyen kişiler nefret eder. Sevilmeyenler ve anormal olanlar... Askerler, kölelik uğruna dövüşmeyin. Özgürlük için dövüşün! Siz robot değilsiniz, insansınız...”  özeleştirisi makbuldür.
    Batı’nın yutturmaca politikası olarak doğan Oryantalizm olgusuna daha çok biz sahip çıkmalı, değer yargılarımızı yitirmemeliyiz.Ve Orhan Pamuk’un Beyaz Kale romanında bahsi geçen ‘’Aristokratlar ve kibar hanımefendiler arasında yeni yeni yaygınlaşan o büyülü Doğu merakı’’ sadece bir kurgudan ibaret değildir.
Kaynakça:
-İsmet Özel,Üç mesele,Aşağılık Duygusu
-İsmet Özel,tok kurda puslu hava
-N.Fazıl Kısakürek,Çöle inen nur
-Selahattin Yusuf,Meksika Sınırı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder